15 Temmuz kalkışmasına yönelik soruşturmalar devam ederken diğer bir yandan 15 Temmuz ruhunu kirletmeye çalışanlar da boş durmuyor. Önce asılsız ihbarlarla soruşturmayı baltalamaya çalıştılar. Sonrasında gözaltına alınanlar sürekli bir başkasının ismini vererek soruşturmanın uzamasına ön ayak oldular. Asılsız ihbarlarla kamuoyunda suçsuz günahsız kişilerinde tutuklandığı imajını yaratmaya, soruşturmanın uzatılması ile ise de uzun tutukluluk sürelerini bahane ederek Türkiye de yargının işlerliğini sorgulamaya sevk etmeye çalışıyorlar. Aslında kendileri çalıp kendileri oynuyorlar. Bunu yaparken de mağdur edebiyatı üzerinden soruşturmayı yavaşlatmaya hatta durdurmaya çalışıyorlar. Gözaltında olan, açığa alınıp ihraç edilenlerin büyük bir çoğulu mağdur oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapıyor. Bu durum doğal olarak gerçekten mağdur olanların aradan çıkarılmasını zorlaştırıyor.
İstediklerini elde edemeyince her yolu mubah gören örgüt üyeleri sürekli belirli tarihler vererek yok 2. dalga yok 3. dalga geliyor diyerek halkımızda korku ve panik havası yaratmaya devam ediyorlar. Herkeste biliyor ki bu yapı üst düzey yetkilileri yakalanıp dağıtılmadıkları sürece asla vazgeçmeyeceklerdir. Bu gün halen bu yapının yüzde onu bile temizlenmemiştir. Oldukları yerde gizlenerek (birileri tarafından göz yumularak) yukarıdan aldıkları emirleri uygulamaya devam ediyorlar. Bunun en büyük kanıtı bu örgüt halen tehditlerine devam ediyorsa ve bu tehditler ağızdan ağza (Komplo teorisi olarak) dolaşıyorsa demek ki halen bu haberleri taşıyan, yayan örgüt üyeleri aramızda demektir.
Bugün yapılmak istenen ise bu soruşturmaları yapan kurumları karalama ve yıpratma çabasıdır. Yargının bağımsızlığına gölge düşürmek için sürekli yargı organları bilhassa da HSYK hedef olarak gösterilmektedir. Son günlerde ülkemizde gündem maddeleri hem adalet hem de yargıçlardır. Yok, şort kavgasında verilen hapis cezası, yok Müezzine satırla saldıran kişinin Beraatı, yok Sinan Çetin’in oğlunun tahliye edilmesi Vs. Vs. Belki de bu kararlara imza atanlarda bu örgüt mensubu kişilerdir. Bu olayların hepsi Türkiye adalete karşı olan güvenin sarsılması için yapılan eylemlerdir. Yâda bu olayları bahane ederek karalama ve yıprat politikalarıdır. Bununla da yetinmeyip 15 Temmuz darbe girişiminin engellenmesinde büyük payı olan ve milli mücadele şehidimiz Ömer HALİS DEMİR’in ailesine, öldürdüğü darbeci generalin ailesi tarafından tazminat davası açıldı iddiası ortaya atıldı. Tabi iddia Adalet Bakanlığı tarafından yalanlandı.. Bu olayda bize gösteriyor ki halkı devlete karşı kışkırtmak için her yolu deniyorlar. Unutmayın adalet terazisinde mutlak butlan tartılmaz. Yapılmak istenen 15 Temmuz ruhunu yok etmek. Halkı duyarsızlaştırmak. Devleti ve Milleti kendi içinde yalnızlaştırmak. Devletimizin ve Milletimizin birlik ve beraberliğini bozmaktır. Çünkü öyle olduğunda işleri kolaylaşacak.15 Temmuzda milletimiz devletimizin yanında yer almasaydı neler olacaktı hepimiz biliyoruz ve asla da unutmamalıyız. Söylentilerle galeyana ve oyuna gelmeyelim.
Şehitlerimizi ve gazilerimizi bir daha buradan minnetle anıyorum.
Saygı ve sevgilerimle
HOŞÇA ve DOSTÇA KALIN