Ben mi ? Sabah oturuyoruz : tahmini 70 yaşlarında bir adam: biraz o türküden, biraz bu türküden , türkü söyleyerek çarşıda gülerek geziyor..
İlk defa gördüğüm bir tip..
Maraşlı değil, konuşma ekseni ve hali onu gösteriyor..
Bu bizim emekli imam gibi değil, hiç olmazsa küfür etmiyor , sadece türkü söylüyor.. ama arada çok ilginç laflar ediyor, onu duyunca bu adam deli mi ? biz mi ? deliyiz diyoruz..
Sabah dostlarımızın gündemi yoğun, her konu tartışılıyor.. : her konu işleniyorken birde bu çıktı.. karşımıza konu ve gündem değişti..
Bizim Berber Arif abiye dönerek: “ Büyük baba bir çay ısmarla da içelim !” dedi.. Erdal Kanbur : “ Bir çay verin” diyerek garsonlara seslendi..
O adem : “ Demli olsun “ diye üzerine ilave yaptı.. bir göbek attı , bir türkü tutturdu..
Bilinen ünlü türkülerin girişi veya orta bölümünden bir parça söylüyor, sonra da kendi kendine gülüyor.. ama ne gülme.. Sonra araya öyle sözler giriyor ki : Sanki tarih profesörü veya bir İslam alimi.. söylediği sözler çok derin !..
kırk gün düşünmek gerekir.. Gülmenin beşinden : Gelin kardaş olalım, bir birimize sarılalım , bir birimizi sevelim, sevmekten kimseye zarar gelmez !..
size sarıla bilimiyim ? diyerek üzerimize gelince, hep bir ağızdan :” git korona var ! “ sesi yükseldi.. Korona var ama : Çarşı Pazar, alış veriş merkezleri deki kalabalık hiç de öyle demiyor.. Hastalığı verende Allah, şifasını verende Allah ! diyerek Türkü söylemeye başladı.. Sonra : Amerika 328 milyon nüfusu var , milyonlarca insan öldü..
Avrupa da milyonlar öldü.. dünyada milyonlar öldü, bur da da her gün insanlar ölüyor görmüyor musunuz ? “ dedi ve Türküye devam etti. Hali ile bizde gülmeye başladık.. gülmek mi ? ağlamak mı ? gerekli , onu size bırakıyorum..
Adam : “ Siz mi delisiniz ? , Ben mi ? diye sordu..? Adam : Ben Allah güveniyorum, Allah rızkımı her yerden gönderiyor ! dedi..
Yaşar Pastanesinin görevlileri bir Poğaça ile çay verdiler..
Çayı bardak dan bardağa aktararak soğuturken bir yandan Türkü söylemeye devam ediyordu.. bir yandan gülüyor..
Arada bir : bize İslam’ı anlatan adam: dini bilgilere dünya tarihine hakim olduğunu gördük.. deli desem değil, velimi bilemiyorum.. Türkü söylese, kendi kendine gülse, oyna sa da arada çok önemli mesajlar veriyordu..
Adam : ben kimseye muhtaç değilim, Allah bana yeter ! dedi..
O Allah ki benim rızkımı dünyanın öbür ucundan bile gönderir ! diyerek bizim dikkatimizi çekti.. Bir şeyler Dedi ve yine Türkü söylemeye başladı: Bu arada : Belli otelinden çıkan bir yabancı adama bir kutu hurma verdi..
Hem de : Ambar hurmasının en kaliteli olanından O yabancı adam belki de o hurmayı, Sudi Arabistan dan yada başka bir İslam ülkesinden almış olduğu belli idi..
kutu arapça yazı ile hazırlanmış olduğunu gördük..
Hurma paketine el sürülmemişti.. Velimi ? deli mi ? orasını bilemem: Ancak Kahramanmaraş’ta ilk defa gördüğüm bir adam..
en kaliteli hurma dünyanın bir ucundan ayağına kadar geliyor.. Allah bana yeter diyor.. Allah onun rızkını gönderiyor..
Cömert biri : gelen hurmadan bize ikram etti.. buyurun dedi.. ama kimse hurmasını almadı.. Dostlar : adam pis diye hurmayı almadılar..
sanırım ama hurma kutusu açılmamıştı bile.. oysa hurmanın kutusu bile açılmamış üzerinde ciletini vardı..
kimsenin eli değmemişti bunu süzerek inceledim.. Sonra adam kayıp oldu gitti.. Hızır (AS) yoksa başka bir evliya mı ? velimi, delimi ? yoksa biz mi deliyiz orasını bilemiyorum.. Herkese hayırlı cumalar diliyorum..