Edebiyatta , sanatta , kültüre hizmet edenleri alkışlıyorum..
Kültür ve Sanat icra edenleri alkışlıyorum..
Bugün yüzüncü defa alkışlıyorum..
Başlığı okuyanların ilk yargısı ve sözü şu olduğunu duyar gibiyim : “Ak Partiyi 17 yılda yüz kere alkışlamış,” diyenleri duyar gibiyim ama yanıldınız..
Bizim milletimiz peşin fikirlidir.. başına sonuna bakmadan karar verir..
Ben 17 yılda yüzde defa Alkış dergisini yüz defa alkışladım..
Herkes Alkış’ı hak etmez !
Alkışlamayı hak eden ise çok azdır.
Bunlardan biri de Alkış dergisi ve onu omuzlayıp götüren Dr. Oğuz Paköz ve arkadaşlarıdır..
Geçtiğimiz Cumartesi günü : Okurları ile Dulkadiroğlu belediyesi Bahçelievler Kıraathanesinde 100 sayı kokteyllin yaptılar..
Şehrimizin okur – yazar olan adamları orada idi..
Biz okur yazarız da : Dergi, Kitap, Gazete ’ye para vermek hiç işimize gelmez..
Kağıt var, baskı var, emek var , hepsinden önemlisi beyin yükü var bunu alırken, hiç düşünmeyiz , alır ya teşekkür ederiz yada etmeden çeker gideriz..
Dergi çıkarmak çok zor bir iştir..
Kahramanmaraş Dergisini çıkardık, çok güzel de gidiyordu ama ekonomik kriz sebebi ile ara vermek zorunda kaldık..
İki ayda bir de olsa 17 yılda 100 sayı dergi çıkarmak, her seferinde de alkış almak çok kolay bir iş değildir..
Her şeyden önce : Baskı parası gerekli..
Yazarlardan : öyle veya böyle yazı toplamak kolay değil ama toplanır..!
Bunları bir araya getirerek: alkış alacak bir ALKIŞ dergisi çıkarmak hele hiç kolay değildir.
Dr. Oğuz Paköz 17 yıldan beri usanmadan bıkmadan iki ayda bir ALKIŞ dergisini çıkararak külfetini üstleniyor..
Okumak güzel, teşekkür etmek bir erdemlilik, ancak Alkış dergisine en iyi teşekkür abone olarak olacaktır.
Günümüzde : gençlerde edebiyat, kültür, tarih, gelenek ve görenek , örf adet diye bir şey kalmadı, ne var ? ne yoksa ! cep telefonu ile oynamakla geçiriyorlar..
Böyle bir yozlaşan dünyamızda : Alkış gibi bir dergiyi 17 yıl çıkarmak 100.cü sayıya ulaşmak kolay değil alkışı , bir kere da alkışlıyorum..
Alkış Dergisinde herkes konuştu bize ise yazmak kaldı..
Eleştirmek kolay : dilin kemiği yok, söyle , söyle gitsin..
Yapmak çok zor, hele yazmak daha da çok zor !
Şiir öyle ayrı bir dildir ki başka hiçbir dile çevrilemez, hatta yazılmış göründüğü dile bile. Karacaoğlan, Yunus Emre bunun en güzel örneklerdir..
Şiir yazmanın insanı : bir dünyası bir yanı var. Onu kendi bilir..
Şiir, düşünceyi duygu haline getirinceye kadar, yoğurmaktır. Sonra bunu hece kafiye vezin ve ölçü biçiminde karşıya mesaj vermektir..
Biri esmer – biri beyaz ikisi bir birinden yaramaz (Bekir Doğan) şiir gibi İnsan annesi için babası için, çocukları için ömründe bir kere şiir yazmalı; hiç değilse hayatında bir kez!
Güzel yaza bilir : Ama hatip olamaz, Şiir, konuşma ile susmayı bir araya getirmektedir.
Yalnız şiir okuyarak, şiir yazılamayacağını herkes bilmelidir, Şiir bir Allah vergisidir.. Allah dilemezse kimse şiir yazamaz
Şehrimiz şairlerine ve özüne bakıyorum: Şiir, insanın görünmez yüzü.
Bazıları şiir sevmez, çünkü onların yazacak bir düşüncesi yoktur, fikri ve hayalı yoktur, hayali olmayan insan bir yere varamaz !
Sevgili dostlar: Alkış Dergisini bir kere daha alkışlıyorum: çünkü Kahramanmaraş’ımızın şiir’ini kültürünü, sanatını kendi kısıtlı imkanları içinde azda olsa okurları ile buluşturarak bu şehrin kültürüne bir şey katıyor..
İlk sayısından beri Oğuz Paköz abimiz bize ulaştırır okurum: hikayeler, öyküler, gezi notları, kafiyeli, ölçülü şiirler, deneme yazıları , ola bildiğince edebiyat , fikir yazıları çıkıyor, sevdiğimiz bir çırpıda okuduğumuz oluyor okuyamadığımız oluyor.. ne varsa içinde bu şehre dair..
Nuri Bertizlioğlu, Abdulhakim Eren, Oğuz Paköz gibi iyi bir okur değilim, iyi bir yazar da olduğum söylenemez ama kendi çapımızda bir şeyler yazıyorum..
Bir şiir kitabı yayınlayacaktım son anda uçtu, Bilgisayar veya teknolojinin kurbanı oldum 25 yıllık emeğim gitti..
Buda bize bir hayat dersi oldu..
Oysa Alkış Dergisi bizim bilgisayar gibi uçmaz : söz uçar yazı kalır sözü ile kütüphanelere girmeye devam edecek.. ikiyüzüncü alkışlamada buluşmak dileği ile..
İyi günler..