Bu satırları Mekke'den yazıyorum.
1- Kahramanmaraş'tan Umre kafilesi olarak Miraç Gecesi (15 Mayıs 2015 tarihinde) yola çıkıp kutsal topraklara ve mübarek mekânlara ulaştık. Berat Gecesi inşallah memlekete dönmüş olacağız. İki Kandil arası Umre ziyareti nasip oldu. Yüce Rabbim'e sonsuz şükür, hamd ve senâ ediyorum.
2- Önce Medine'yi, sonra Mekke'yi ziyaret ettik. Medine'de 3 gece kaldık. Mekke'de 11 gün kalacağız inşallah. Burada kaldığım her gün, güzel, feyiz ve bereketli vakitler ve dakikalar yaşadım. En feyizli ve en heyecanlı anlarımı Mekke'de Beytullah'ta ve Medine'de Sevgili Peygamberimizin Ravzasında yaşadım. Çok şükür.
3- Kabe sanki bir İslam Birleşmiş Milletler Cemiyeti gibi, maşallah. İster Mekke'de, ister Medine'de olsun, her ırk ve dilden Müslüman ile karşılamak mümkün. Hindistan'ın Bombay Kentinden geldiğini söyleyen bir Müslüman boynumuza sarılıyor ve irşad edici birkaç nasihat veriyor. Irak'lı bir başka Müslüman bizle sohbet ediyor. Sudan'ın Hartum Şehrinden bir diğer Müslüman bizle tanışıyor. Kanada'dan geldiğini söyleyen ancak orjininin Pakistan'lı olduğunu tahmin ettiğim bir başka Müslüman hasta olan oğlu için dua istiyor. Hangi Ülkeden olduğunu bilmediğim bir diğer Müslüman yanımdan geçerken boynumdaki Türk Bayrağına bakarak başparmağı ile zafer işareti yapıp "Türki" diyerek gülümsüyor. Doğu Türkistan'dan gelen Kardeşlerimiz bize çok hayranlık duyuyorlar. Benimle resim çektirdiler.
Esasında diğer Müslüman Ülkelerden gelenler de (özellikle Pakistan'lılar) bizleri çok seviyorlar.
Ne güzel ve ne kadar mutluluk verici bir durum bu. Bu durum şunu gösteriyor. Müslümanların birbiriyle bir problemi yok. Tüm Müslüman halklar birbirini seviyor. Ancak yüzeysel ve zorlama siyasi sebepler ile bizi birbirimize düşman gibi gösteren sinsi güçler var. O sinsi güçler bizi birbirimize düşman göstermiş ve araya nifak sokmuş.
O sinsi güçler kah İngiltere'nin, kah ABD'nin, kah Almanya'nın, kah İsrail'in derin güçleridir.
Ey Müslüman düşmanını bil ve iyi tanı!
Oyuna gelme. Tuzağa düşme.
Hayat felsefen şu olsun, "Müslümanlar kardeştir."
4- Ulu Hakan Abdülhamid Han Hazretleri tarafından yaptırılan ve şimdi müze olarak kullanılan Medine Tren Garı.
Sevgili Peygamberimize saygının ve hassasiyetin en üst derecesi. Bu tren hattı inşaa edilirken Medine'ye yaklaşıldığında hattın altına keçe yerleştirilmiş. Sevgili Peygamberimiz sesten rahatsız olmasın diye.
İşte Osmanlı budur.
5- Suudilerde kutsal mekânlara saygı ve hassasiyet yüksek düzeyde değil. Yalnız Mescid-i Nebevi ve çevresi ve yine yalnız Kâbe ve çevresi ile ilgilenmişler. Bu iki mekâna özen göstermiş göstermişler. Bu mekânlar temiz ve bakımlı. Görevliler devamlı çalışıyor. Bunun dışında diğer kutsal mekânlara fazla ilgi göstermemişler. Mesela Uhud Şehitliği çok bakımsız.
6- Kitap okumayan Millet olduğumuzu bilirdim. Mescid-i Nebevi'de bir hususu daha bariz bir şekilde müşahede ettim. Diğer Müslüman Milletlerden daha az Kur'an okuyan Millet olduğumuzu da fark ettim.
Mescid-i Nebevi'de her sütun üzerinde Kur'an bulunan binlerce kitaplık var. Camii içinde yüz binlerce Kur'an var. Birçok milletten Müslüman Kur'an okuyor. Biz ise ya mescid içinde geziyor ya da oturup gelene-gidene bakmakla meşgulüz.
Geçen hafta sabah namazında iki rekât sünnet kılınıp İmam'ın farz namazını kıldırmasını beklerken dahi vakti Kur'an okumakla geçiren diğer Milletlerden Müslüman insanları gördüm.
Burada sabah namazının sünnetinden sonra farz namazını İmam'ın kıldırması için bir 5-10 dakika bekleniyor. Biz bu 5-10 dakikada sağa-sola bakarken diğer Milletlerden bazı Müslümanlar, namaz arasında dahi hemen kitaplıktan bir Kur'an alıp okumaya başlıyorlar.
Gıpta ettim.
Maşallah subhanallah.
7 - Hac ve Umre vazifesi için genç ve orta yaşlarda Mekke ve Medine'ye seyahat edin. Yaşlılıkta Hac ve Umre vazifesi zor diyorlardı. Bizzat müşahede ettim. Tekerlekli sandalye burada en büyük ihtiyaç.
Gelmek isteyenler genç iken gelsinler. Esasında 50 yaşını geçmemek gerekir.
8- Olaylara ve konulara nereden ve nasıl baktığın ve içinde bulunduğun durum çok çok önemli imiş.
Mekke'de sırf ibadete yoğunlaşmış iken bu yoğunlukta ara sıra TV'lerde bazı haberlerde Türkiye'nin seçim gündeminde siyasilerin konuşmalarını hasbel kader duyuyorum.
Çok basit geliyor.
Demek ki gündeme dışarıdan bakmak ve gündem yoğunluğunda boğulmamak çok mühim imiş.
Dünya'nın telaşı ve hengâmesi, hepsi boş. Tek gerçek iyi insan olmak ve bunun için Rabbimiz ile her an sağlam irtibat içinde olacak şekilde tefekkür ve zikir hâlinde yaşamak gerektir. Vesselâm.
(İnşallah, Mekke ve Medine Notlarına devam edeceğim)
Ahmet Sandal