İnsan bakışını ruhundan alır. Kimi ruhlar vardır, iyilik ve güzellikle beslenir. İşte bu ruhun bakışı da iyilik ve güzellik doludur. Bu bakışa hayranım ben. Bu ruhun bakışından insan mutlu olur. O bakışa doğru kendisini yönelttiğinde bir umut ve muştu hisseder içinde. İnsanlığa bir umut, bir muştu olur da seslenir. Kimi ruhlar da vardır, kötülük ve fesat kaynağıdır. Bu ruhlara sahip insanların bakışı da berbattır. Allah uzak etsin. O bakıştaki insanlar, insanlık için en büyük tehlike ve gözdağıdır.
Kötü bakışlı, cin bakışlı, gözleri fıldır fıldır oynayan insanların bakışından hep rahatsız olmuşumdur ve esasında herkes rahatsız olur onlardan. Bırakalım o bakışları bir kenara. Biz iyilerin güzel bakışlarından ve temiz, saf ve sade nazarlarından bahsedelim.
Temiz, saf, içten, hoş, sade ve güzel bakışlı insanlar hayatta çok değildir. O bakıştaki insanları gördüğünüzde mutlaka siz de hayran kalırsınız. Ben o türdeki insanların bakışlarına “meczup bakışlar” diyorum. Meczup, cezbeden, cazibeden gelen bir kelimedir. Yani, bir çekime, bir cazibeye kapılmış kişilerdir bu meczuplar. Bunların bir kısmına insanlar “deli” yaftası da takarlar. Tamam bir kısmının aklı başında değildir. Ancak hepsi için bu geçerli değildir. Meczupların hepsinin aklı başından gitmiş diyemeyiz. Birçok meczubun aklı yerindedir de, kalbi yerinde değildir. Yüreği uzaklardadır. Kalbi bir uzak yerlerdedir. Kendisi burada olsa da yüreği, gönlü, kalbi bu Dünyada değildir. Ötelerdedir. O hep öteleri düşünür. O hep maveraya odaklıdır.
Meczup bakışlı (aklı başında olup da yüreği yerinde olmayan) birkaç isim söyleyeyim. Mesela, Bediüzzaman Said Nursi, mesela İskilipli Atıf Hoca, mesela Mehmet Akif Ersoy, mesela Cahit Zarifoğlu. Bu ve buna benzer Şair ve Yazarlarımızın resimlerine ve bakışlarına baktığımda bir meczubiyet görüyorum. Eminim, eğer resimleri olsa idi görseydik, aynı bakışlar Yunus Emre’de ve Mevlana’da da olacaktı. Eminim bu bakışlar Platon’da, Aristo’da ve Sokrates’te de olacaktı.
Kendisini ötelere adamış ve bu Dünya’da bedenen olsa da bu Dünya’dan ruhen kopmuş her insanın bakışı meczup’tur. Bu saydıklarım filozof ve düşünür, şair ve yazar meczup bakışlılar. Bunların yanında, şair ve yazar olmasa da, filozof ve düşünür olmasa da meczup bakışlılar da vardır. Onlar da ruhen hasta olanlar ve aklı başında olmayanlardır. Onların bakışları da meczup’tur. Zaten, bu kişiler de fiilen Dünya’da olsalar da, aklen ve fikren bu Dünya’da değiller.
Netice itibariyle meczup bakışlara sahip olanlar (şair, yazar, filozof ve düşünürler ile aklen ve ruhen rahatsız olanlar) şeklinde ikiye ayrılırlar. Hepsinin benim nezdimde çok büyük değeri ve sevgisi vardır. Bu sevgiden işte aşağıdaki şiiri yazdım.
MECZUP BAKIŞ
Nedense sevdim meczup bakışları.
Sessiz bir şekilde içten haykırışları.
Neydi o bakışta, beni kendisine çeken.
Derinlik mi, ciddiyet mi, hassasiyet mi.
Yoksa olanca safiyet ve masumiyet mi?
Nedense sevdim meczup bakışları.
Kendi halinde gönülden yakarışları.
Neydi o bakışta, beni kendisine çeken.
Sadelik mi, doğallık mı, merhamet mi?
Yoksa olanca letafet ve samimiyet mi?
Nedense sevdim meczup bakışları.
Bir su gibi dupduru ve saf akışları.
Neydi o bakışta, beni kendisine çeken.
Doğruluk mu, dürüstlük mü, istikamet mi?
Yoksa olanca metanet ve teslimiyet mi?
Nedense sevdim meczup bakışları.
Biçare bir şekilde yürek yakışları.
Neydi o bakışta, beni kendisine çeken.
Sevgi mi, muhabbet mi, şefkat mi?
Yoksa olanca acziyet ve mahcubiyet mi?
Sevdim ben meczupları,
Ve onların meczup bakışlarını.
Sevdim.
Ahmet SANDAL