İyi şeyler yaşamak umuduyla bakar insan ufuklara. İyi şeyler yaşamak uğruna katlanır bugüne. Ve yarın hep iyi şeyler getirsin diye dua eder insan.
İyi şeyler. İyi şeyler. İyi şeyler.
Ailem, eşim, çocuklarım, sağlığım, evim, otomobilim, yazlığım, bağım, bahçem olsun. Daha da, daha da iyi şeyler olsun. Para, mal-mülk, servet dolsun.
İyi şeyler. İyi şeyler. İyi şeyler. Daha da, daha da.
İyi de, biz bu Dünya’da yolcu değil miyiz? İyi de, omzumuzda değil mi tabutumuz? İyi de, sırtımızda değil mi kefenimiz? İyi de, ruhumuza bu Dünya dar değil mi?
Bunlara rağmen, iyi şeyler, elbette hepimizin bir dileğidir. İnsanlar iyi şeyler yaşamak isterler. İyi şeylere esasında her insan layıktır. Şu fani Dünyada iyi şeyler yaşayıp da gitmek elbette iyi bir şeydir. Dinimize göre de “iyi şeyler istemek ve dualarımızda bunu talep etmek” efdaldir ve doğru olandır.
İslam Coğrafyasında yaşayan bir Müslüman daha çok ister iyi şeyler yaşamayı, çünkü iyi şeylere hasrettir asırlardır.
Müslüman Dünyası’nda asırlardır kan, gözyaşı, çile, hüzün ve dram üstüne dram yaşanıyor. Ah Suriye, eyvah Libya, aman Allah’ım Afganistan, ah ah Irak, of of Mısır, eyvah eyvah Filistin. Daha da var. Artık yazmayayım.
Yazayım, yazayım. Tunus’u da, Sudan’ı da, Fas’ı da, Pakistan’ı da, Bangladeş’i de yazayım. Arakan’daki Müslümanların Budistlerden gördüğü işkenceyi ve zulmü de yazayım. Evet, tüm Müslüman Coğrafyası hep çile hüzün ile yoğrulmuş insanlardan oluşuyor.
Şairin dediği gibi,
“Ellerin yurdunda çiçek açarken,
Bizim İl'e kar geliyor gardaşım.
Bu hududu kimler çizmiş gönlüme?
Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.”
Evet, gelelim bizim Ülkemize. Sınırları gönlümüze dar gelen Ülkemize gelelim. İki üç asır önceki eski muhteşem günlerini özlediğimiz Ülkemize gelelim.
Evet, çoktandır Ülkemize hep kar yağıyor. Rengârenk çiçekler açmasını beklediğimiz topraklarımızı çoktandır pıtraklar dalamış. Geçen seneden beri yoğun bir şekilde şehit haberleri ile yanıyor, kanıyor yüreklerimiz. Neredeyse her gün gencecik güvenlik görevlilerimizi kara toprağın bağrına veriyoruz.
Bir bakıyorsun Mardin’den, bir bakıyorsun Diyarbakır Kulp’tan, bir bakıyorsun Şırnak’tan, bir bakıyorsun Hakkari Uludere’den şehit haberleri geliyor. Bu saydığım yerlerden son bir haftada kaç şehit geldi? On ya da daha fazladır. Şehitler içinde kendi memleketim Kahramanmaraşlı iki şehidimiz var.
Şehitlerimiz, şehitlerimiz, şehitlerimiz! Yüce Rabbim sizden razı olsun. Bilmem ki, hakkınızı nasıl öderiz?
Bütün bunlara rağmen, “iyi şeyler yazmak istiyorum”, ancak gel gör ki, iyi şeyler yaşamadan iyi şeyleri nasıl yazar ki insan?
15Temmuz 2016 darbe gecesinden beri zaten, içimiz-dışımız kapkara! Hepimiz travma içine girdik neredeyse. “Bu nasıl ihanet, bu nasıl alçaklık” diyerek, her gün yeni yeni ortaya çıkan FETÖ (Fetullahçı Terör Örgütü) haberleri ile sarsılıyoruz. Zaten bu sarsılma ve travmadan olacak, son dört-beş köşe yazımı hep 15 Temmuz darbe girişimi üzerine yazdım. Artık bu kara geceyi ve ardından yaşanılanları, tankların, helikopterlerin, uçakların kustuğu ölümleri yazmamayım, “iyi şeyler yazayım” diyorum.
İşte bunun için kaleme aldım bu yazımı: “İyi şeyler. İyi şeyler. İyi şeyler, diye feryat ediyor Ruhum.” Yüce Rabbim (cc) tüm Ümmet-i Muhammed’e ve bu asil Millete iyi şeyler nasip eylesin. “Ve iyi şeyler yaşadıktan sonra, iyi şeyler yazmak elbette kolaydır.”
Şimdi zor da olsa, iyi şeyler yaşamasak da, “iyi şeyler babında” birkaç kelam etsek fena olmaz değil mi?
“Demli bir çay iyidir. Yanında bir muhabbet ehli olursa daha iyidir. Bir kırmızı karanfil iyidir. Sevgiliye sunulduğunda daha iyidir. Mis gibi temiz bir havayı, bir dağ başında, ciğerlere olanca hızla çekmek iyidir. Yanında yâr olunca daha iyidir. Kırlarda yürümek güzeldir. Bir de elinden tuttuğun helalinden güzel bir hatun varsa yanında, daha iyidir.”
İyi şeyler. İyi şeyler. İyi şeyler.
Şimdi duanın tam vaktidir: “Allah (cc) iyilere iyi şeyler ve güzel günler yaşamayı nasip eylesin, vesselam”
Ahmet SANDAL