DEVLET BAKİ DEVLETLÛLAR FANİDİR
Televizyonda yeni Bakanlar Kurulu Üyelerinin eskileriyle devir teslim törenlerini izliyorum. Bakanlığı devreden, “bu makamlar fani, geçici, aslolan Devlettir” türü sözler söylüyor. Devralan da benzer sözlerle bu hususu tasdik ediyor.
Evet, çok güzel bir tespit: “Devlet baki, Devleti yönetenler fanidir.” Ancak, bu söz, yalnızca devir-teslimlerde gündeme gelmemeli ve insanın aklından bir an bile çıkmamalıdır. Hele yöneticiler asla bu sözü unutmamalıdır. Bir de, “Padişahım gururlanma, senden büyük Allah var” sözü akıllardan çıkmamalıdır.
Esasında Yunus misali düşünmek ve ona göre tavır almak en güzelidir: “Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi, mal da yalan, mülk de yalan, haydi, biraz da sen oyalan.”
Bu noktada daldan dala uçan bir kuş, çiçekten çiçeğe konan bir kelebek gibi görmezseniz, bir başka dala konayım ve Muhibbi Mahlasıyla şiirler yazan Kanuni Sultan Süleyman’ın bir beytini hatırlayalım:
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi.
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi.”
Buradan çıkması gereken sonuç şudur: Devlet, en yüce bir değerdir. Ancak, sağlığın yoksa, o değerin bile farkına varamazsın, tadını alamazsın.”
Neyse, daldan-dala konmayı ve çiçekten çiçeğe uçmayı bırakalım ve bu yazıda üzerinde duracağımız bir kavrama dikkat çekelim. Bu kavram, “Devlet-i Ebed Müddet”tir.
“Devlet-i Ebed Müddet” kavramı, Osmanlı ve diğer Türk Devletlerine (Selçuk ve Oğuzlara) has bir kavramdır. Bu kavram, bir fikir ve bir düşünceden öte, sağlam bir inançtır.
“Devlet-i Ebed Müddet” dediğimizde, neleri kastediyoruz?
1- Devletin baki, Devleti yönetenlerin fani olduğunu,
2- Devletin ömrünün, ona yönetenlerden ayrı olduğunu,
3- Devletin, şahıslara bağlı olmadığını, Devletin şahıslardan ayrı bir varlığa sahip olduğunu,
Ve buna benzer fikirleri kastediyoruz.
“Devlet-i Ebed Müddet” kavramına inanan ve bu fikre sahip olan insanlar olarak, şu hususları hiçbir zaman aklımızdan çıkartmamalıyız. ,
Devlet mücerret, Devleti yönetenler müşahhastır. Mücerret olan bir varlığı müşahhas olan varlığa teslim ettiğimizde, sanki ikisi bir gibi görülse de asla bir değildir. Çünkü birisi baki, diğeri fanidir. Baki olan, fani olan ile hiç aynı olur mu? Fani olan baki olan Devlete ancak bu müddet hizmetçilik yapar, ancak sahiplik yapamaz. Batı Kültüründe ve geleneğinde “Devlet benim (l'État c'est moi)” diyen XIV. Louis gibi Krallar çıksa da bizim Devlet Geleneğimiz buna müsaade etmez. Biz de, “insanı yaşat ki, Devlet yaşasın!” diyen ve bunu Devlet Felsefesinin temeli yapan bir Şeyh Edebali vardır. Osmanlı’nın kuruluşunun manevi mimarı sayılan Şeyh Edebali’nin bu sözü tüm Osmanlı Padişahlarında yankı bulduğu gibi, Yavuz Sultan Selim Han’da da yankı ve yer bulmuş, kendisine “Hakimülharameynişşerifeyn” (Mekke ve Medine'nin hükümdarı) unvanıyla hitap eden Hutbedeki İmamı ikaz ederek, “Okuduğunuz hutbedeki Hakimülharameyn lâfzını, hadimül harameyn olarak değiştirin. Zira ben, Hakimül Harameyn değil; olsa olsa, o mübarek beldelerin hizmetçisi olabilirim” demiştir. Bu hususta, merhum Necmeddin Erbakan Hocamızın güzel bir sözü vardır: “Gardiyan Devlet değil, garson Devlet.” Kastedilen mana aynıdır.
Buna göre, bizim Devlet felsefesi ve anlayışımız üç esaslı görüş üzerinde şekillenmektedir. Birincisi, Devlet baki, Devleti yönetenler fanidir. İkincisi, Devlete sahiplik yoktur, ancak bir müddet hizmetçilik vardır. Üçüncüsü de Devlet insan içindir.
Devleti yönetenlerin ruhunda ve zihninde bu esaslar yer etmelidir. Bu esaslar ruhunda ve zihninde yer edinen Devlet yöneticisi “Devlet-i Ebed Müddet”i bizzat yaşar ve uygular. İşin aslını sorarsanız, Devleti teslim ettiğimiz her kişi, en alt düzeydeki amirinden, en üst düzeydeki yöneticisine kadar bu düşüncede olmalıdır. Yöneticiler arasında bu düşüncede olanlar da var, olmayanlar da var. Nefsine uyanlar da var, neslini düşünenler de var. İnşallah tüm yöneticilerimiz “Devlet-i Ebed Müddet” fikrine inanır ve uygular. Vesselam.
Ahmet SANDAL