İngiliz'ler "I am waiting" diyor. Arap'lar "Ene fi antizar" diyor. Biz Türkler "bekliyorum" diyoruz. Elbette başka dillerde başka söylenişi vardır, bu durumun.
Evet, "beklemek" bir durum, bir haldir. Yoksa bir durum değil de, bir fiil mi? İnsan beklerken her vakit hareketsiz kalacak değil ya. Beklemek, yerine göre bir durum, yerine göre bir fiildir.
Beklemek derken bir insanın bir yerde durması anlaşıldığı gibi, dışarıdan gelecek birinin beklenmesi de anlaşılmaktadır. Ayrıca, birini gözetleme de anlaşılıyor. Zaten, beklemenin Arapça’daki karşılığına baktığımızda, “nzr” kökünden türetildiği görülüyor. İntizar ve Nazar, aynı kökten gelmektedir. Nazar, bakmak ve gözetlemek manasındadır.
Esasında “beklemek” derken bütün bunlardan daha farklı olarak “felsefi bir düşünce” geliştirmenin daha önemli olduğuna inanıyorum. Yani, beklemek derken durumun kendisi ya da kelimenin dilbilgisi önemli değildir. Bunlardan daha önemli olan beklemek üzerine "felsefi düşünce" sergilemektir.
Beklemek sözcüğü üzerinden hareketle yola çıkıp felsefi bir bakışta bulunsam, penceremden neler çıkar karşıma, zihnimden neler geçer acaba?
Zihin jimnastiği yapmak gerekir. Bu yazıda, işte onu deneyeceğim.
Beklemek, beklemek, beklemek.
Neyi bekliyoruz ki? Neden bekliyoruz ki? Hayat zaten baştanbaşa beklemek değil mi? Hayatın kendisi bir beklemek olduğu için aradaki beklemeler için başka bir isim, başka bir tanımlama gerekli değil mi?
Hayatın kendisi beklemek derken kastım şudur: “Burası bir hedef yer ya da son menzil değildir. Burası ara menzildir. Ara menziller de insanlar zaten beklerler.”
Bir şehirden yola çıkmışsın, bir başka şehre gidiyorsun. Ve otobüs yolculuğunda kaptan 30 dakika mola vermiş. Mecburen bekleyeceksin. Başka bir alternatifin var mıdır?
Tabi bu bekleme sırasında insan bazı hazırlıklar da yapmak zorundadır. İhtiyaçlarını gidermek zorundadır. Bekleme yerinde bir sonraki menzil için hazırlık yapmayan ve ihtiyaçlarını gidermeyen kişi rezil ve rüsvâ olur. Mola yerinde elbette insanlar dinlenirler. Ancak, bir sonraki menzil için de hazırlık yaparlar.
Evet, bu Dünya bir bekleme yeridir. Bu Dünya bir ara menzildir. Bir sonraki menzile hazırlanma yeridir. Bu Dünya’da bize izin verildi. Biraz bekleyip yola devam edeceğiz. Hazırlıklarımızı göreceğiz ve bir sonraki menzil için gerekli ihtiyaçlarımızı bu Dünya’da tedarik edip tekrar yola çıkacağız. Bekleme süremiz bellidir. Tedarik edeceğimiz hususlar bellidir. Mola yerinde uyulması gereken kurallar ve talimatlar bellidir. Bunlara harfiyen uyarsak kazançlı çıkarız.
Dünya hayatını baştan sona kadar keyif ve dinlenme yeri olarak görmeyeceğiz. Hem dinlenme ve hem de bir sonraki menzile hazırlanma yeri olarak göreceğiz.
Evet, mola yerinde bekleyen insanlar gibi görmeliyiz bu hayatı. O bekleme süresinde ne yapılması gerekiyorsa onu yapmalıyız. Bir bekleme yerinde nasıl ki, otobüs ya da tren hareket etmeden, biraz dinlenip biraz da tüm ihtiyaçlarımızı görüyorsak, bir sonraki menzil için hazırlanıyorsak, bu Dünya hayatında da Ahireti beklediğimizin bilincinde hareket ederek, bir sonraki menzil için ihtiyaçlarımızı tedarik etmeliyiz. Bir sonraki menzile ihtiyaçlarını tedarik etmeden gidenler yolda rezil olurlar ve pişman olurlar. Biz de asla ve kat’a Dünya’dan Ahiret’e hazırlıksız yola çıkmayalım.
Bu Dünya bir bekleme yerinden farksızdır. Bu Dünya hayatı bir sonraki menzil için bir izindir, bir beklemedir. Her izin, her bekleme gibi vakti geldiğinde, Dünya hayatı da biter. Ancak, bir sonraki menzil için yolculuk başlar. Bu yolculuk için tedarikli ve hazırlık olmak gerektir, vesselam.
Ahmet SANDAL