1-
İNSAN VE DEVLET
İnsan ve Devlet, ağaç ve toprak gibidir.
Asla ve asla ayrılmaz ikisi birbirinden.
Her ikisi de birbirinin varlık sebebidir.
Bir arada değillerse, sarsılır yer yerinden.
İnsanı yaşat ki, Devlet yaşasın her daim.
Temelimizde bizim, işte bu ruh mevcut.
Herkes bundan memnun, herkes sağ-salim.
Böyle bir nizamda herkes mutlu ve mesut.
Osmanlı asırlarca bu mantıkla hareket etti.
Dillere destandır bu birlik ve beraberlik.
Devlet insana, insan da Devlete güç kattı.
Tüm Millete nasip oldu, huzur ve dirlik.
Yine açacak Osmanlı’nın Hilali elbette.
Yakın bir süre kaldı, hem de çok yakın.
Yine bir araya gelecek Ümmet vahdette.
Bakın, Hilal’in Nuru üzerimizde, bakın.
2-
ÜMMET BİLİNCİ
En büyük değer ve hedef: Ümmet.
Heyhat! Bunun bilincinde olmak gerek.
Ancak birlik ve beraberliktedir rahmet.
Bunun huzuru en yüksek zirvelere denk.
Tefrikaya karşı dik durdu Yavuz Sultan.
Bir tek düşüncesi Hilal’in birliği idi.
Ümmeti birleştirdi, o cennet mekan.
Aklı fikri Müslümanların dirliği idi.
Ümmet bilinci ezelden ebede kurtuluş.
Tüm Dünya’ya karşı en güçlü bildiri.
Bunun aksi en bahtsız bir savruluş.
Ümmet bilinciyle kalırsın, ebeden diri.
Çoluk çocuğuna Ümmet Bilinci aşıla.
Bu Dünya’daki en asli görevin budur.
Ondan sonra günlerini huzurla karşıla.
Ümmet’in birliği tüm Dünya’ya huzur.
3-
SEVGİ TARİFİ
Sağlam bir iptir sevgi, hayata bağlayan,
Serin bir ırmaktır, çağıl çağıl çağlayan.
Bir ışıktır, karanlığı aydınlığa çeviren,
Kırmızı bir güldür, her sene yedi veren.
Sevgi, gönül dolusu içten gülümseyiştir
Kucaklar dolusu çiçekleri derleyiştir.
Dağları, tepeleri bir solukta aşmaktır,
Sevgilinin peşinde ömür boyu koşmaktır.
Sevgilinin ateşine, narına yanmaktır,
Alevler arasında bile adını anmaktır.
Kış ortasında tomur tomur gül açmaktır,
En zor anda bile neşe, huzur saçmaktır.
Sevgiliyi düşünmektir gündüz ve gece,
Öyle bir duygu ki, yoktur daha yüce.
Çok açık, artık lüzum yok söze ve harfe,
Sevenlerin kâlbindedir o, sığmaz tarife.
4-
İSLAMÎ BAKIŞ İNSANÎ BAKIŞTIR
İslam ile İnsan ayrılır mı hiç birbirinden.
Her ikisini ayıran olsa olsa şeytandır.
Allah muhafaza eylesin onun şerrinden.
Şeytan-ı lain, insanı kötülüğe sokandır.
İslamî bakış, aynı zamanda İnsani’dir.
Neyi emretmişse İslam, insana huzur.
İslam’ın emirleri hem aklî, hem vicdanidir.
Aklına, vicdanına uyan elbette mutlu olur.
Bütün kötülüklerin başı kibirden gelir.
İslamî bakış insana enginliği emreder.
İnsanın tüm korkusu kabirden gelir.
İslam huzuru ve dinginliği emreder.
İnsana emanettir bu Dünya, bu Kainat.
İslam anlayışında bu en temel gerçektir.
İman ve irfan ile dolacağız, şeytana inat.
İyilik ve doğruluk bizlere tek seçenektir.
5-
ASHAB-I KEHF GENÇLERİ
Ashab-ı Kehf, mağara arkadaşları,
Sarayı ve rahatı terk eden Gençler.
On yedi ya da on dokuz idi yaşları.
Zalim krala itaat etmeyen Gençler.
Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş,
Debernuş, Şazenuş ve Kefeştetayyuş.
Kıtmir ile sayıları ya sekiz, ya dokuz.
Mağaraya sığınan imanlı Gençler.
Güneş mağaranın sağ tarafında doğar.
O küçücük mekâna hepsi de sığar.
İman ve cesaret, zulmeti elbette boğar.
Asırlardan bu yana örnek Gençler.
Mağara arkadaşları Ey Ashab-ı Kehf.
Umrunuzda olmadı, ne zevk, ne keyf.
Gönlümde yeriniz ta zirvelere denk.
Allah yolundan ayrılmayan Gençler.
6-
KURTULUŞ REÇETESİ
Dalgalar hiç durmadan vurur kıyıya.
Rüzgar şiddetle eser en sarp kayaya.
Hasetçiler atar Yusuf’u, kör kuyuya.
Habil ile Kabil’in savaşı sürer kıyasıya.
İslam bu hayatta, tek kurtuluş yoludur.
Bu yolda yürüyenler, ebeden mutludur.
Söz dinleyenler, Allah’ın en has kuludur.
Uymayanların içi, huzursuzluk doludur.
Arıyorsan bu Dünya’da bir Zülfikâr.
İlim ve irfan, işte sana iki uçlu bir kılıç.
Bu ikisi sana en büyük arkadaş ve yâr.
Artık karşı gelmez sana hiçbir güç.
İşte size kısa bir kurtuluş reçetesi.
Kendine gel, belki gelmez ertesi.
Cehenneme götürür, nefsinin ateşi.
Sakın uyma nefsine, dinle bu Kardeşi.
7-
AKIL VE FİKİR ÜZERE OL
Sakın ayrım yapma, bakma rengine.
Kalmaz Dünya, ne fakire, ne zengine.
Yükseklere değil, sen hep bak engine.
Davul bile vuruyor bak, dengi dengine.
Her sabah verilir sana yeni bir fırsat.
Hep iyilik üzere kalk, iyilik üzere yat.
Yüzeysel değil, hayatı en hassas tart.
Şeytanın vesveselerini al bir kenara at.
Bak, akıl ve fikir, hepsi var insanda.
İyi ile kötü hepsi de aynı meydanda.
Meselelerin çözümü içindeki imanda.
Yüce Rabbim yol gösteriyor, Kuran’da.
Akıl ve fikir üzere ol, orta yolda bulun.
Hem ifrattan, hem de tefritten uzak dur.
Meleklerle dolsun her yanın, sağın, solun.
Cennetteki evini, yurdunu Dünya’da kur.
8-
DOĞRU YOLDA DİMDİK YÜRÜ
Kartallar yalnız, çakallar sürü sürü.
Hayat hem trajedi, hem de güldürü.
Sen Hak bildiğin yolda dimdik yürü.
Hoşgör herkesi, Yaradan’dan ötürü.
Heyhat! Gün döner, ay döner, yıl döner.
Ömür gelip de geçer, gözlerin feri söner.
Ecel dolduğunda herkes o tahta ata biner.
Vakit varken, sen iyiliği, doğruluğu öner.
Bak, doğru yol, eğri yol çok açık, bellidir.
Yaşın belki otuz, belki kırk, belki de ellidir.
Nefsine uyma, o hep kötülüğe meyillidir.
Boşa geçirme ömrünü, o çok değerlidir.
Sen hep mücadele et, asla asla yıkılma.
Bomboş durup da olduğun yere çakılma.
Doğru yolda dimdik yürü, yorulma, yılma.
Kötülere, alçaklara uyma, sakın takılma.
9-
GÖNÜL MEMLEKETİM
Kâlbimde dört şehir, dört memleket var.
Gönlüm yalnızca bunlarla heyecan duyar.
İşte Mekke, Medine, Kudüs ve İstanbul,
Her birinde bizden iz, her birinde İslam bul.
Bu yerleri düşündükçe derin derin dalarım,
Ruhumun ya sevincini, ya sızısını salarım.
Gözümün önüne şanlı sayfalar bir bir gelir,
O sayfalar gibi olur kâlbim, incelir de incelir.
Mekke, Medine ve Kudüs derken dururum,
Bir sevinç, bir sızı, tam değildir sürûrum.
Mekke, Medine ve İstanbul derken gülerim,
Resûl-u Ekrem'in sözleriyle gözyaşımı silerim.
Ey Kudüs! Ey mahzun Kudüs! Kırık gönlüm.
Sensin benim, Kabe’den önceki kıblem, yönüm.
Sensin kaderim, sensin şu benim alın yazım.
Kurtulduğun gün bitecek benim yürek sızım.
10-
RUHUM KUDÜS
Ah Kudüs! Kadim şehir, kadim medeniyet.
Ah Kudüs ah! İnce sızım, ruhumun acısı.
Kudüs’un kurtuluşu içimde en büyük niyet.
Bilmem ki, ne zaman biter bu yürek sancısı.
Yahudi’nin pis ayakları altında çiğnenirsin.
Gözlerin yollarda, gözlerin hep uzaklarda.
Biliyorum sen de Yahudi’den iğrenirsin.
Huzur ne vakit yeşerir kutsal topraklarda.
Kendimi bildim bileli, Kudüs’ü biliyorum.
Kurtuluşu için her daim düşüncelerim var.
Ben gözyaşlarımı kendi kendime siliyorum.
Kudüs için Hakka ulaşmış dilekçelerim var.
Dualarım elbette kabul olur, tek tek, bir bir.
Bize kuvvet veren işte bu umut, bu inanç.
Allahû ekber, Allahû ekber, dilimde tekbir.
Kudüs sevdası sonsuza dek başıma taç.
11-
ÇEVRE BİR EMANETTİR
Bu güzel, bu muhteşem tablonun,
Renkleri bir emanet, koru oğlum.
İnsana huzur veren bu tabiatın,
Değerleri bir emanet, koru oğlum.
Toprak dediğin, bedeninin aslıdır.
Hem dünya hayatının son faslıdır.
Vatandan ayrı kalan elbet yaslıdır.
Toprak bir emanet, koru oğlum.
Su, azizdir, temizdir, durudur.
Gözlerin, gönüllerin sürûrudur.
Hayat kaynağı, toprağın gururudur.
Su bir emanet, koru oğlum.
Su, toprak, hava, çevre bir emanet.
Çevreyi korumazsan kopar kıyamet.
Büyük tehlikeyi artık anla ve farket.
Tüm Dünya bir emanet koru oğlum.
12-
HERKESİNDİR BU DÜNYA
Hava, nefes nefes ihtiyacımız olan.
Dünyanın akciğeridir yemyeşil orman,
Havasız yaşamaya var mı imkân?
Herkesindir bu Dünya, herkesindir.
Çiçekler, kelebekler kırlara koşturur.
Masmavi deniz, bir başka coşturur.
Issız dağlar, sakin ve gizem doludur.
Herkesindir bu Dünya, herkesindir.
Dağlar, taşlar, sanma ki cansızdır.
Tabiata değer vermeyen izansızdır.
Tabiat olduğu gibi, yalansızdır.
Herkesindir bu Dünya, herkesindir.
Herkesindir dünya, bu eşsiz yeryüzü.
Tefekkür et, bak direksiz gökyüzü.
Sandalî uzatmağa ne hacet sözü.
Canlı, cansız varlıklarındır bu Dünya.