ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının ardından yaşanılanlara baktığımızda tüm İslam âlemi coğrafyasına ölü toprağı serpildiğini söyleyebiliriz. Cellâdına âşık olan idam mahkûmu gibi halen ABD bayrağı altında Siyonizm’e hizmet eden İslam coğrafyası liderleri ve din âlimleri var. (Kâbe İmamı)
Yıllar önce ABD güdümündeki Nazi örgütüne bağlılığı ve sadakati Allaha olan sevgi ve sadakatle eşdeğer görüp Naziler yanında savaşa katılmak Allah yolunda cihad etmektir. Diyerek fetvalar veren sözde Filistinli müftüler unutulmamalıdır. Bu başlı başına Emperyalist düzenin satın aldığı kara cahil dinlerini ve inanışlarını bile kendi çıkarlarına alet etmekten çekinmeyen ABD köleleridir.
ABD’nin kara tarihine baktığımızda Nazilerin kurulmasında Hitlere en büyük desteği verip Rusya ya saldırtan ve işi bittikten sonra da diktatör ilan edip emir komuta zincirini yok edip içten içe parçalanmasını sağlamıştır.
Diğer bir örnek Irak Lideri Saddam Hüseyin’dir. Saddam Hüseyin’i fitneleyerek İran’a saldırtmış ve bu savaş zamanında en büyük silah ve lojistik desteği vermiştir. Sonrası yine hüsran. Saddam, diktatör ilan ederek halkının gözleri önünde infaz etmiştir.
Bitti? Tabi ki Hayır,
Yine ABD güdümünde El Kaide Örgütünü kurup Orta doğu da Petrol krallarını ve Afganistan Suudi Arabistan’ı terbiye eden Usame bin Ladin işi bittikten sonra 11 saldırılarını gerçekleştirdi diye bir yalan ve safsata ile terörist ilan edilip ABD askerleri tarafından öldürülmüştür. Bahsettiğim bu olaylar ve daha nicesi tüm dünya kamuoyu gözleri önünde gerçekleşmiştir. Bakmakla görmenin aynı şey olmadığından dolayı tüm dünya üç maymunu oynamaktadırlar. Ya da Amerikan rüyasından uyanmak istememektedirler. Bunun başka açıklaması yok.
Gelelim günümüze bu gün Trump’ın Kudüs çıkışı altında da yine gizli oyunlar vardır. Suudi Arabistan’a milyon dolarlık silah satışını, Orta doğuda Ypg ve Pyd’yi silahlandırmasını düşündüğümüzde bir de bunların savaşacağı ve aldıkları silahlar için kullanım alanına ihtiyaç vardır. Yani yapay da olsa suni de olsa bir düşman’a…
Bunun içinde en ideal savaş yöntemi dinler ve mezhepler arası savaştır. Daha düne kadar sesi soluğu çıkmayan Suudi yönetimi bir anda taht kavgasına düşüp, her yere savaş söylemleri ile sataşmaktadır. Sataştıkları yerlerde İslam ülkeleri, hatta bu ülkelerden biri var ki neredeyse halkı açlıktan ve susuzluktan kırılmak üzere olan Yemen’dir. Yani yine kardeş kavgası, yine kardeşkanı. Yiyorsa Avrupa ülkelerine yani aslında savaşmak zorunda olduğun ülkelere çevirsene namlunun ucunu.
Provokasyon yeri olarak seçilen yere çok dikkat edin. Çünkü şeytan ayrıntı da gizlidir. Kudüs, yani üç din içinde kutsal topraklar. Yapılmak istenense içerde, ABD hükümeti arkasındaki Yahudi lobisini memnun etmek. Dışarıda ise Hıristiyanlarla birlik olup Müslümanlara saldırmak. Ne de olsa Orta Doğuda kendilerinin oluşturdukları, kurdukları terör örgütleriyle tüm dünya da bir İslamifopya oluşturdular. Müslümanlar teröristtir önyargısını beyinlere yerleştirdiler. Yoksa bizim ne İsrail’le ne de ABD ile bir sorunumuz yok. Aksini iddia edenlere, İsrail’i ilk tanıyan ülkeyiz. Ülkemizde on beşin üstünde ABD ve NATO askeri üssü bulunmaktadır. Ektiğimiz tohuma kadar İsrail’den almaktayız. Bu ülkelere karşı olsak bunlar olur muydu? Ya da buraları kapatmak yerine ya da kendi tohumlarımızı ekmek yerine sokaklarda kahrolsun İsrail(!) Kahrolsun ABD diye bağırır mıyız? Şimdi ise dünyanın gözü kulağı bu gün İstanbul’da toplanacak İslam İşbirliği Teşkilatından çıkacak kararlarda. Her ne kadar karar belli olsa da…
Hoşça ve Dostça Kalın…